11 Eylül 2011 Pazar

Eylül'e...

Mehmet Rauf’un değil benim eylülüme, kısa bir güzelleme...

“Sisli bir eylül gecesi” diye başlayan çok sevdiğim bir şarkının kahramanı eylül…
Canım İstanbul’uma en çok yakışan, eylül…
Hayatımı şekillendiren okullarla, kanıma giren ilişkilerin başlayıp bittiği, beni ben yapan eylül…
Huzurla huzursuzluğun başlangıcı, umutla umutsuzluğun bitişi eylül.
Hayatım bir yolculuksa, içindeki istasyonların her birinin adı, eylül.
Eylül, doğanın kızarıp bozardığı esnada bomboş şehri canlandıran ay; henüz kömür kokusuyla dolmamış serin akşamların, yakmayan güneşin ısıttığı sokakların, palazlanan kedi yavrularının, kitapların, sergilerin, ışıklı akşamların ayı…
Dört bir yana dağılan dostların rengârenk sofralar etrafında toplandığı, her birinin kulaklarında kahkahaların, sohbetlerin çınladığı,
boğazın en güzel renge büründüğü,
camımdaki asma yapraklarının ala bulandığı ay…
Kapıyı çarparak çıkıp giden huzurun, tekrar usulca evime sızdığı ay…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder