14 Aralık 2010 Salı

Küpe...

Bazı ilişkiler ne kadar apar topar başlıyor değil mi? Başlangıçlar çok ani olunca, (ukalalık yapayım biraz) hukuk dilinde bir “askıda hükümsüzlük” hatta “ölü doğma” halinden söz etmek çok da yanlış olmayabiliyor aslında. Bir adama/kadına ne kadar süre içinde alışırsınız? Bugünden yarına değil herhalde, yanlış mıyım? Gerçi spontanlık keyiflidir hele benim ona büyük saygım ve bağlılığım var ama zar zor kurduğumuz çekirdek hayatlarımızın içine birisini paldır küldür, sancısız sokabilecek kadar kaçımız gözü karayız bilemiyorum… Ya da belki karşımızdaki gözümüzü karartamıyor! İşte yine karşı tarafa fatura ettik bir şeyin hatalı başlangıcını ve bu başlangıcın getirdiği sonu, ya da sonun başlangıcını. Savunma mekanizması… Eh, bu yaşta normal!

Her neyse sonuç itibariyle aniden başlayan ilişkilerde heyecan, gizem, sihir, (bittabi öyle bir şeyin varlığından söz etmek mümkünse) heves filan, ne varsa bir tutam eksik kalıyor. Bu eksikle de ancak kör topal ilerlenebiliyor. Belki pragmatist ve acımasızca bir düşünce ama “bana iyi geldi mi?” diye soruyorsunuz ardından, evet bir bakıma, çünkü yine kendimizi tanımamıza yardım ediyor, neyi isteyip neyi istemediğimizi, bir ucu yaşadıktan sonra koştuğumuz öbür ucun da bizi mutlu etmeye kadir olmadığını görmememizi ve artık ortalarda gezinmenin en sağlıklısının olduğunu anlamamızı sağlıyor. Sanırım burada kilit nokta başından son sahnesini apaçık izleyebildiğimiz filmi yorucu “bazı” festival filmleri misali uzattıkça uzatmamak. Yormamak ve yorulmamak… Denemek ve yanılmak için uygun bir zaman öngörmek; kimsenin hisleriyle oynamamak ve kendi kendimizi aldatmamak için tam da kâfi olan kum tanesi adedini tahmin etmek…

Gönül işlerinin elbet bir kuralı olmuyor ama son yıllarda yaşadıklarıma bakınca, tam da istediğim zamanda kendime o sırada itiraf edememiş bile olsam, istediğim şeyleri yaşadığımı görüyorum. Çoğumuz bunaldığımız ilişkinin aksine koşmuyor muyuz? Ben öyle yapıyorum… Kimisi huzur ve güven dolu oluyor, kimisi aşk ve tutku, kimisi bir yere varmıyor (ki varması da zaten gerekmiyor) ama hepsi de gerçek oluyor çünkü ruhumuzun aradığına gidiyoruz… Kendimizi tanıyoruz, sınırlarımızı heyecan, gözyaşı, hayal ve hayal kırıklığı, huzur ve huzursuzluklarımızla birlikte koordinat sisteminde bir yere oturtuyoruz; oturttuğumuz o noktayla barışıyoruz ve farkındalıklarla devam ediyoruz ki bence işte bu paha biçilemez olan! Hayat tecrübesi, karakter gelişimi, duygu analizi ve bakış açısında “derece farklılıkları” ile birlikte bulanıklıklar işte böyle yok oluyor, net görme ve emin yürüme anlamında bize büyük katkılar getiriyor.

Galiba eninde sonunda ne yaşanırsa yaşansın, pişman olmamak, yaşanmışlıkların içinden artı değer çıkartabilmek, istediklerimizi ama “gerçekten sadece ve sadece istediklerimizi” yaşadığımızdan emin olmak, bununla birlikte isteklerimizi daha bilinçli ve gerçekçi bir şekilde belirlemeyebilmek en önemlisi… Hayata, sırf kadın erkek ilişkilerine dair değil, her türlü iş, dostluk, aile, sosyal çevre ve aşk ilişkilerine bu gözlükleri çıkarmadan bakmak ve gördüğümüzü beğenmek…

Hayat güzel, yaşamak çok güzel, istediklerimizi yaşadığımızı bilmek ise büyük huzur demek… Benim için en azından… Şapkanızı önünüze koyun ve dürüstçe düşünün bir hele, arzularınızı ve yaşadıklarınızı gözünüzün önüne getirin… üşenmeyin üşenmeyin, yapın lütfen bunu ama aradan bir şeyler eksiltmeden! Dürüstçe demiştik… bunların kaçı “kendim ettim kendim buldum” çuvalına ait değil…?

Benim artık ortalıkta yayıntım yok, mutluyum, huzurluyum, barıştım ben, küsmek yorucu!

Ha kıssadan hisse, geçenlerde Ankara’dan dönerken Havaş durağında tostumla portakal suyuma eşlik etsin diye aldığım küçük ve garip bir kitabın ilişkilere ve benim yaşamak istediklerime dair bu kadar aydınlatıcı olacağını rüyamda görsem (bu da ne demekse)inanmazdım.

Şöyle ki; kitapta, yaşadığınız ilişkiyi iki kriterde değerlendirin diyor,

İlki: ilişkiniz sizi onurlandırıyor mu? Onur derken, yani gururunuzu kırıyor mu, ya da gururunuzu okşuyor mu?

İkincisi: size huzur veriyor mu?

Bunların birinden birinin eksik olduğu ilişkiden uzak durun diyor… Kendinize verdiğiniz değeri düşürmeyin ve huzursuzluk yaşayarak hayatınızın kalitesini bozmayın diyor…

Kulaklarımıza küpe olsun, hepimizin…

Sizin de…

Ve sizin de…!

2 yorum:

  1. uçurumları sevenin, kanatları olmalı...

    YanıtlaSil
  2. nefis yazmıssın!ozellikle son satırlar ayrı bi durup dusundurdu.

    YanıtlaSil